Twitter
RSS

on a trip

Her zamanki gibi cam kenarında oturmuş etrafı izleyerek gidiyorduk; tam da gönül bağımın olduğu semtlerden birine giriş yaptığımız anda farkettim durumu.. Hangi ara olmuştu? Nasıl yani? soruları doldu bi anda kafamın içine.. Birileri hızla yol almakta; sessiz dönüşüm projesini tüm hızıyla ilerletmekteydi ve ben de bu ekim sabahı sanki ilk defa öğreniyomuşçasına şaşırmaktaydım ne garip... Fonda çalan şarkının da etkisiyle derin bir iç çekerek göz göre göre dedim göz göre göre...
Eserlerinizden memnun olmalısınız dedim yılların fırsatı ele geçmiş 945'lerden beri gelen o büyük görkem vaadeden, özenti, sonradan görme, kısa yoldan köşeyi dönüp yollarını bulan bu zat-ı şahaneleri elbette mutlu olmalıydılar!
Dönüşümün her türlüsünden nefret eden benimse içim sıkışmakta dikta ile gelen dönüştürülmeye ise kuracak cümleler bulamamaktaydım..
Bunlar aklımdan geçerken hızla uzaklaştı içinde bulunduğum otobüs ve bir başka sevdiğim semte giriş yaptı; bu sefer de bir binanın duvarına asılı ilan dikkatimi çekti: "Bodrum'a Bekar Turu" yazıyodu ilanda ve hemen altında fiyat olarak da 280 TL belirtilmekteydi kocaman puntolarla..
Sıradan bir insanın gülüp makara yapacağı bu ilanla ben neden dalga geçememekteydim? Üstüne üstlük az önce aklıma gelenler dallanıp budaklanmış ve içimden dökülen kelimeler bu kadar mı düştük olmaktaydı şimdi.. Gerçekten de yazık oluyodu bize, bitsin artık şu yolculuk da sigaramı ateşlesem hemen diye mırıldandım..
Yolculuğun bitmesine dakikalar kala o şirin evin önünden bir kez daha geçtik.. Otobüslere el sallayan Özer Amca yoktu yine ama resmi olanca sevecenliği ile camda asılıydı biraz önce aklımdan geçirdiklerimin şiddeti hafiflemiş yerini acı bi gülümsemeye bırakmıştı.. :)
Çivisi çıkmış şehrimde değersizlikler bir bir kocaman tabelaları ile yükselirken Özer Amcanın camındaki resmi bana istediğim gücü vermişti yine..
İyice bi demlenmek lazım şimdilerde Can Babayı anıp bize bunları yaşatanlara okkalı küfürler sallayarak.. Şimdilerde başka alemlerde olan ama zamanında güzel işler yapan biri de ne güzel söylemiş: "meydan önüne dizilecek ve alınacak ifadesi ile kalbim ak da pak da desen yüzünden yansır pisliğin!.." mısralarını... :)

eksik eylüllerin geciken yağmurları

"teskin etmeyecekti o sonbahar beni ne seni ne de beni
çünkü eylülü biraz eksikti yağmurlarım gecikti..."


Sayılı, güzel pazarlardan biriydi.. Üç akşam öncesinin şokunu henüz atlatamamış belki de kolay kolay atlatamayacak olan biri olarak tek kaçış yolu içimi boşaltmak çıkar yol gibi gözükmüştü; hem eski bir dost dememiş miydi "-Ne gam kalır, ne kasavet..." diye?

Ters köşe olarak uyanmıştım pazar sabahı; hazırlanırken, evden çıkarken, yolda yürürken hep son dakikada bişey olacak gibime geliyodu nedense.. Olmadı, en nihayetinde karşılaşmıştık işte (:

Kısa süreli garip bir şaşkınlık ilk yarım saat.. Oysa bunun da uzun süreceği vardı yine aklımda haftalardır.. Karnı tok iki medeni insan Kadıköy sokaklarında ağır adımlarla yol almaya başlarlarken sokakların büyüsü katlanmakta, ilginçtir havada ise bir tuhaflık hissedilmekte, güneş ve ısıran bir rüzgar ilerleyen dakikalarda atıştırmaya başlayacak yağmuru haber vermekteydi sanki.. Uzun uzun konuşan iki kişiden ben olanı aslında uzun uzun susmakta bir kez daha içine atmaktaydı.. Yağmur damlaları başlayınca aynı şemsiyenin altında birkaç adımla hızla uzaklaştık güzelim sahilden... Artık gün bitiyordu ne de çabuk geçmişti zaman :(

Hava kararmış, dört saatlik bu filmin galası sona ermeye başlamıştı, otobüsün en arka koltuğuna oturduğumda fonda çalan şarkı ve mavi ışıklı köprünün etkisi ile film kare kare gözümün önünde canlanmakta, filmin adını ise "Ne olacak şimdi?" koymaktaydım.. :(












Sisteminizde Flash Player 10 kurulu değil :(